Çağlayanlar (Ahmet Hikmet Müftüoğlu) Kitap Alıntıları

1870-1927 yılları arasında yaşayan Türk yazar ve diplomat Ahmet Hikmet Müftüoğlu tarafından kaleme alınan hikayelerin oluşturduğu ve girişi “Bu kitabı sizi düşünerek, sizin için yazdım. Belâ gecelerinde, yaşım sızarak, yüreğim sızlayarak yazdım. Ey Türk! Bu satırlarla mazinin destanlarını, hâlinin hicranlarını söylemek ve inlemek istedim. Bir keman gibi…” ifadeleri ile başlayan Çağlayanlar adlı eserden alıntılar derledik. İyi okumalar.

Ahmet Hikmet Müftüoğlu – Çağlayanlar Alıntıları

1) “Gurur! O,her Türk’ün yaradılışındadır. Biz, birbirimizi bundan tanırız, değil mi?”

2) “Vaktiyle, Çin ve Hint’in medeniyetleriyle İran’ın feyzini birleştirdiğin gibi, bugün de Avrupa’nın irfanını Asya’ya ileteceksin. Ey kervan başı yürü!.”

3) “Ezdikçe gururlu, ezildikçe umutsuz olma! Daima didin ve öğren, daima iste ve yüksel. Adil ve merhametli ol! Korkutmaktan ziyade sevdirmeye çalış.”

4) Türk askeri, “Senin o tabur hâlinde bir çelik kütlesi katılığında yürürken takındığın o sağlamlığı, o vakari görüp de, sana güvenmemek, seni sevmemek mümkün değildir.”

5) “Ey Türk! Cihanın tarihi, vatanı uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sahip olmaya hak kazanamamıştır. Bu vatan ya senindir, ya kimsenin…”

6) “Oğul! Ey Türk oğlu! Alnını yükselt, göğsünü ger,etrafına gurur ile bak! Ayağının altında görünen şu geniş cihanın hâkimi sensin, senin neslin olacaktır.”

7) “Ey sen saf Türk, ey esir Müslüman, geçmiş ile geleceği bir düşün. Boynun lâlede(demir halka), ellerin kelepçede, ayakların bukağıda olduğu halde bu nedâmet(pişmanlık) ve me’yûsiyet(ümitsizlik) zincirlerini sürükleyerek gözlerinden, yaralarından akan kanların kızıl çamurları içinde sürün!”

8) “Ezdikçe mağrur, ezildikçe meyus olma! Daima didin ve öğren, daima iste ve yüksel.”

9) “Ey Türk kadını! Irkında ne yaratıcı bir verimlilik vardır ki hem ölüme asker yetiştirir hem sonsuzluğa hüner eriştirirsin!”

10) “Garp musikisi sunidir, kalbden gelmez.”

11) “Türkiye yıpranmış, tozlu, ciltsiz ancak önemli, yararlı bir kitaptır. Onu okumak, düzeltip basmak, sabır ve merak ister.”

12) “İnsanlara bir mutluluk sözü veren aşk bile Türkler için bir beladır. Ah, Doğu’da bela olan aşk, neşe olan sevgiden bin kez çok değil midir?”

13) “Mesut olmak için başarılı olmalıdır. Başarı ise çalışmakla sağlanır.”

14) “Herkes sırasını, haddini, mevkini bilecek, herkes büyüğünü tanıyacak, sayacak. İşte o kadar… Bu iki kelimecik milyonlarca halkı idâreye kâfi idi: Sıra, saygı!…”

15) “Bu vatanda her şehirde bir taş dikilseydi, memleketimiz baştan başa bir kabristan kesilirdi ve bu türbelerin kandilleri için göğün yıldızları kâfi gelmezlerdi.”

16) “Temiz bir yuva, insanlara sıhhat ve şahsiyet yüceliği verir.”

17) “Nuh tufanı gibi dünyanın devranını, tarihini değiştirecek olan bu ikinci tufan, bir Türk tufanıydı.”

18) “Kimse bilmez halimizi.”

19) “Birkaç gün Fransa’da kalmakla kendi vatanındaki güzellikleri görememek körlüktür, nankörlüktür.”

20) “Çiçeklerin râyihası, renklerin lisânıdır.”

21) “İlâhî bir kuvvetin, ebedî bir feyzin var, ey Türk!…”

22) “Ey Türk ili! Viranelerin enkazıyla, ma’mûreler süslenir. Sen nasıl bir ocaksın ki soğumuş küllerinde ateşler gizlidir. Baykuşlarından bülbül sedası gelir.”

23) “-Çağlayanlar… O gün çağladığı gibi, bugün de çağlıyor, yarın da çağlayacaktır.”

24) “Ah şu vatanda her yiğide bir taş dikilseydi, memleketimiz baştan sona bir kabristan kesilirdi.”

25) “Küçük şeyler… Fakat asırlardan beri böyle küçük şeyler bir araya toplana toplana pek büyük bir şey oldu. Başımıza çöktü. Bizi ezdi.”

26) “Yaşlar kurur. Enînler durur, çukurlar dolar, yangınlar söner, mezarlar çöker, viraneler şenlenir, her şey bitti sanılır; yalnız kitapların sayfaları arasında hareketsiz duran barut tozlarına benzer yazılar, hâtıralar kalır. Işte bu görünmez kuvvetlerden burkanlar, cehennemler çıkar.”

27) “Dünyanın üç büyük kıt’asında neslinden hükümdarlar ve yabancı hükümdarlardan âciz hizmetkârlar yapacaksın. Kahramanlık tâcın için Türk ninelerinin döktüğü her damla yaş birer elmas, Oğuz oğullarının akıttığı her katre kan birer yâkut olacak… Şu uzakta Güneş’in ışığıyla kaynar gibi, titrer gibi parlayan Boğaz, Boğaziçi, o mâvi şerit baha- dırlık kılıcın için bir firûze kemer olacaktır.”

28) “Bu memleket bir göz yaşı pınarıdır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İçerikler:

Başa dön tuşu