Türk İttihadının Tahakkuku Üzerine Bazı Hususlar
"...Bir diğer olması gereken, dünya tarihinde Türklerin söz sahibi olduğu devirlerin ayrılıp, başlı başına bir ders olarak yerini almasıdır. Bu durumun zıttı, yani, dünya tarihinde Türklerin alçalış devirleri de ayrı olarak incelenip, sebepleri analiz edilmeli..."
Konuk Yazar: Salih Başar
Türk birliği fikrinin beslendiği kaynak Türk Milliyetçiliğidir. Bu fikir, siyasi ve içtimai bir öğretidir fakat kimi zaman kamuoyu için salt biyolojik bir terim olmuştur. Oysa hayır, Türk milliyetçiliğinin temelinde, antropolojik izlenimler yerini kültür ve dil asabiyyetine bırakmıştır. (Asabiyye, İbn-i Haldun’un fikir sisteminde toplumların ilkellikten uygarlığa doğru ilerleyişini tetikleyen temel toplumsal bağ.)
Türk milliyetçiliği; Türk ittihadının, Türk ittihadı; Türk cihan hakimiyeti mefkuresinin bir basamağıdır. Bunlar birbirlerini izleyen bir süreçtir ve ana hedefe ulaştırma mahiyetinde ara hedeflerdir. Evvela ilk ara hedefimiz Türk milliyetçiliğidir.
Şuurlu ve Türk milliyetçisi bir gençliğin teşkili, şüphe yok ki eğitim ile gerçekleşecektir. Bu eğitim ilk olarak aile yuvasında başlamalıdır. Ailesi Türk çocuğuna, milletinin ve devletinin fikri, iktisadi, tarihi ve siyasi üstünlüğünü öğretirse, çocuk o millete mensup olmanın gururunu tadacaktır. Sonrasında eğitim, ortaokul ve lise yıllarında devam etmelidir.
Tarih Eğitimi
Türk milliyetçiliğinin aşılanacağı en mutabık ilim, şeksiz Tarih ilmidir. Tarih eğitimcilerinin amacı bir savaşın başlangıç tarihini veya bir hükümdarın tahta çıkış tarihini ezberletmek değil, tarihsel olayları doğuran ve gerektiren sebepleri tetkik edip sonuçlarını tespit etmektir. Bu strateji ile Türk genci bilgi özünü kavrayabilecek ve bunu günümüz ahvalinde değerlendirip, mukayese edebilecektir.
Bir diğer olması gereken durum, dünya tarihinde Türklerin söz sahibi olduğu devirlerin ayrılıp, başlı başına bir ders olarak yerini almasıdır. Bu durumun zıttı, yani, dünya tarihinde Türklerin alçalış devirleri de ayrı olarak incelenip, sebepleri analiz edilmeli ve her zaman alçalışın sebeplerinden birinin de; “Türk milliyetçiliği noksanlığı” olduğu gerçeği aşılanmalıdır.
Tarih ilminin işlenişindeki diğer bir husus ve mesele, Türk tarihi derslerinde belirli bir dönemin üzerinde durulması, MÖ 220’den günümüze uzanan bütün dönemlere aynı ehemmiyet ile yaklaşılmamasıdır. İslamiyet öncesi ve İslamiyet Sonrası Türk Tarihine aynı ehemmiyet ile yaklaşılırsa, genç, böylesine kudretli ve boyun eğmez bir milletin kendi rızası sonucu İslamiyet ile şereflenme durumunu kavrayıp, sarsılmaz bir aşk ve inançla, Türklüğün ve İslamiyetin muvaffakiyetinin kendi damarlarındaki cevherde olduğunu bilecek ve bu hareket doğrultusunda özveri gösterecektir. Türk ve İslam. Bu özünde tek olan iki aşk ve aksiyon hareketinin karşılığı şeref ve ahlaktır. Şu hatırdan çıkarılmamalıdır ki şereften ve ahlaktan yoksun milletler er ya da geç inkırazını bulacaktır.
Türk ittihadının tahakkukunun planları yapılıyor ise evvela bunun önündeki beisler müşahede edilmelidir. Şu hatırdan çıkarılmamalıdır ki, dünyada bağımsız olmayan ve Türk olduğunu söylemekten çekinen tek Türk dahi varsa bu ittihadın gerçekleşmesi mümkün olamaz.
Uygarlık ve “Devlet, Ekonomi, Bilim”
İlk olarak ilhak veya işgal edilmiş Türk milleti kendi bağımsızlığına kavuşturulmalıdır. Bunu başarabilmek için maddi gücü elimizde bulundurmamız şarttır. Bahsettiğim bu el, devlettir. Devlet, bizi Allah tarafından gösterilmiş bir gayeye eriştirmek için kurulmuş sosyal ve beşeri bir kurumdur ve bu kurum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir.
Maddi gücün yegane yapısı ekonomidir ve bu devletin asla başlı başına bir sebebi veya gayesi değildir. Bu, bizi Büyük Türkiye’ye götüren bir araçtır. Bunun için dünya ekonomisinde söz sahibi olmamız gerekir. Başlangıçta bizi buna götürecek iki ara hedef vardır, birincisi; otarşi (kendi kendine yeterli olma niteliği) Türkiye, ikincisi; artı değer. Ekonomide dünyada söz sahibi olabilmek diğer tüm münasebetlerde inisiyatifi beraberinde getirecektir.
Diğer bir beis ise ilim ve bilime verilen önemin yetersiz olmasıdır. İlim ve bilimde öncecilik gerek maddi, gerek manevi olarak her alanda, her istediğimizi bize verebilecektir. Bizi buna ulaştıracak ara hedef eğitim reformlarının tahakkukudur. İnkılapların ruhunda kötü olanları ortadan kaldırıp, iyi ve yararlı olanın yanına sağlam ve yeni ilkelerin teşkiline önem verildiği takdirde bir gelişmeden söz edilebilir. Aksi takdirde her yeni nesil, geçmişi inkar edip, yapılanları yok etme hakkına sahip olduğunu düşünecektir.
Türk gençliğinin omuzlarında böylesine bir yük varsa, sorumluluğunun bilincinde ve vakit kaybetmeden bu minvalde gerekli çalışmalara gayret ile tevessül etmelidir. Aksi takdirde izmihlal (çöküş) kaçınılmaz olacak ve ülkü tozlanmaya yüz tutmuş sayfaların arasında kalmaktan öteye gidemeyecektir.
Konuk Yazar: Salih Başar