Safevî-Türk devri mimari eserlerinin ve İran camilerinin en güzellerinden birisi: Mescid-i İmâm, Mescid-i Sultânî-i Cedîd ve Câmi-i Abbâsî isimleriyle tanınan zarif cami Mescid-i Şâh. İkonik mavi mozaikleri ve mükemmel oranları ile İsfahan’ın ana meydanının başında görsel olarak çarpıcı bir anıt manzarası oluşturur. Cami, 17. yüzyılda inşa edildiğinden bu yana bozulmamıştır. Şah 1. Abbas’ın vizyonuna ve Safevî hanedanının başarılarına bir anıt olarak varlığını sürdürmektedir.
Caminin taç kubbesi, Şah Abbas devrinin son yılı olan 1629’da tamamlanmıştır. Caminin her bir parçası adeta şaheser olmakla birlikte, hafızalardan silinmeyen bir izlenim bırakan; genel tasarımın birliği, uyumu ve ahengidir.
Mescid-i Şâh Ne Zaman Yapıldı?
TDV İslam Ansiklopedisi’nde “Mescid-i Şah” maddesini kaleme alan Engin Beksaç caminin yapımı ile ilgili şu bilgileri vermektedir: “Caminin bânisi Şah I. Abbas Safevî’nin İsfahan’ı yeniden imar etme faaliyeti çerçevesinde, 1021’de (1612) tamamlanan Meydân-ı Şâh’ın güneyinde bulunan Mescid-i Şâh’ın yapımına aynı yıl başlanmış, Şah Safî döneminde 1040’lı (1630-31) yıllarda tamamlanmıştır. Fakat diğer kitâbelerden de anlaşıldığı üzere daha sonraki tarihlerde de bina içinde imar faaliyetleri olmuş ve özellikle mimari tezyinatın teşekkülünde ve ana binanın ek kısımlarında çalışmalar yapılmıştır.”
Mescid-i Şâh’ın Mimarı Kimdir?
TDV İslam Ansiklopedisi’nde Mescid-i Şâh’ın mimarı hakkında şu bilgiler yer almaktadır: “Binanın muhtelif kısımlarında yer alan kitâbelerde değişik usta ve mimar isimleriyle birlikte hükümdar emirnâmelerine rastlanmaktadır. Eserin yapımına Şah I. Abbas Safevî’nin emriyle Mimar Üstâd Ebü’l-Kāsım’ın idaresi altında başlandığı bilinmektedir. Binanın meydana bakan büyük kapısı üzerinde yer alan kitâbelerde yapının Muhib Ali Bîkellah denetiminde inşa edildiği, mimarının ise Ali Ekber İsfahânî olduğu belirtilmektedir.”
Mescid-i Şâh’ın Mimarî Kimliği
TDV İslam Ansiklopedisi’nde Mescid-i Şah’ın mimari özelliğine dair şu ifadeler yer almaktadır: “Dört eyvanlı plana sahip olan eser bu tipin en gelişmiş örneği olarak kabul edilmektedir. Selçuklular devrinden başlayarak İran’daki mimarinin esasını teşkil eden bu merkezî avlu etrafında teşkilâtlandırılmış dört eyvan ve bunlara bağlı ikinci derecede önemi haiz mimari bölümlerden meydana gelen plan tipi, İran dışında Hint-İslâm ve Orta Asya mimari anlayışlarına da tesir ederek önemli bir yayılma göstermiştir. Özellikle 1375’ten itibaren inşa edilen Yezd Cuma Camii ve 1418 tarihli Meşhed Ulucamii’nde belirli bir gelişme kaydeden bu plan tipine katılan en önemli yeni kısımlar olarak Mescid-i Şâh’ın ana ibadet mekânının iki tarafında yer alan iki medrese ve binanın dış cephesini teşkil eden yüksek bir kapı şeklinde yapılmış olan taçkapının kendine has teşkilâtı dikkat çekmektedir.”
Mimari özelliğe dair ayrıca şu bilgiler de verilmektedir: “Özellikle bu cephe mimarisi, Safevî mimari anlayışı için alışılmış olmakla birlikte İslâm âleminin diğer bölgelerinde farklı bir hususiyet göstermiştir. Caminin bağlandığı ve içinde yer aldığı büyük meydanın mimari teşekkülü ve kıble istikameti arasında ortaya çıkan farklılaşma sonucu iki ana eksen tayin edilerek binanın dışarıya açılan taçkapısı ve binanın kendi ana ekseni iki ayrı istikamete göre tanzim edilmiştir.”
Mescid-i Şâh’ın Mimarî Yapısı
Cami ile birlikte yer alan medreselerin yapısına dair verilen bilgiler şöyledir: “Ana ibadet mekânının güneydoğu ve güneybatısı birer medreseyle çevrilmiştir. Süleymânî ve Nâsırî adlarıyla tanınan bu medreselerden biri 1077 (1666-67), diğeri 1095 (1684) tarihlidir. Uzun dikdörtgen avlular etrafında teşekkül etmiş mimari kısımlardan meydana gelen bu medreselere binanın ana avlusu yanlarında bulunan yan eyvanlar ve onların arkasındaki kubbeli mekânlardan geçilmektedir.”
“Bir kışlık salonla diğer küçük ibadet mekânları da ana mimari topluluğa dahil bulunmaktadır. Ana ibadet mekânının kanatlarını teşkil eden iki yan kısım alışılmış hususiyetlerin dışına çıkılarak değişik bir şekilde inşa edilmiştir. Kıble istikametine dik olarak uzayan iki nef şeklindeki bu bölümlerin üzeri, iki nefi ayıran taştan üç fil ayağı tarafından taşınan sivri kemerler üstünde yükselen sekiz küçük kubbeyle örtülüdür.”
“Yanlarda iki yüksek minareye sahip sivri kemerli bir taç kapı vardır. İçeride ise küçük kubbeli bir dikdörtgen mekân vasıtasıyla geçilen kuzey eyvanının karşısına gelen, arkasında ana ibadet mekânının bulunduğu kıble eyvanı da bütün ilgiyi kıble istikametine çekmektedir. Kıble eyvanının ardında bulunan ana ibadet mekânının maksûre kısmı kare bir plana sahip olup kubbeyle örtülüdür. Dış kubbe 54 m., minareleri ise 48 m. yüksekliğindedir. Kıble eyvanı ile 27,40 m. yüksekliğinde meydana bakan taçkapı tam bir âhenk göstermektedir. İç kubbe 38 m. yüksekliğindedir.”
“Binanın tezyinatı muhteşem olup hemen hemen bütün satıhlar ve mimari unsurlar çinilerle kaplanmıştır. Ana meydan kapısı mukarnasları ve kabartmalarıyla ihtişamlı bir biçimde terkip edilerek burası da mozaik çinilerle kaplanmıştır. Renkli sırlı çiniler ve sırlı tuğlalarla kaplanan iç kısımlar dışında iç avlu cepheleri, kapılar, minareler ve dış kubbe zengin bir görüntü sergilemektedir. Aynı tip ihtişamlı bir tezyinat ana ibadet mekânı içinde mevcuttur. Zengin motif çeşitliliğiyle göz dolduran bu çini tezyinatın temelini teşkil eden bitki ve dal kıvrımlarından oluşan motifler dışında yazı örneklerine ve kitâbelere de çok sık olarak yer verilmiştir. Güzel hat örnekleri binanın muhteşem tezyinatını daha da etkili hale getirmektedir. Bina içinde çini tezyinatlı kitâbeler dışında taş levhalar üzerine yazılmış başka kitâbeler de mevcuttur. Ana ibadet mekânının maksûre kısmında bulunan minber ve mihrap mermerden yapılmıştır.
Mescid-i Şâh’ın Kısa Tarihçesi
“Ortasında dikdörtgen bir havuz bulunan ana avlu, İran’daki mimarinin an‘anevî tarzına uygun olarak eyvanların ihtişamlı ve yüksek kapılarının hemen hemen yarısı yüksekliğinde iki katlı ve sivri kemerli kısımlardan terkip edilmiş revaklarla üç taraftan çevrilmiştir.”
“Şah I. Abbas vakfın başına Muhib Ali Bîkellah’ı getirirken on dört parça mülkünü mescide vakfetmişti. Caminin vakfiyesinde İsfahan ve çevresinde kırk sekiz mülk yer almaktaydı. 1844’te meydana gelen depremde güneydeki minareler eyvanın gövdesinden ayrılmış ve eyvanda da derin çatlaklar meydana gelmişti. 1845 yılında Kaçar Şahı Muhammed’in yaptırdığı önemsiz tamirin ardından 1932’de daha geniş bir onarım gören cami sonraki zamanlarda da birkaç defa onarıma tâbi tutulmuştur.”
Kaynaklar
- https://islamansiklopedisi.org.tr/mescid-i-sah
- https://www.lonelyplanet.com/iran/esfahan/attractions/masjed-e-shah/a/poi-sig/451315/361013