Aziz Sancar Kimdir: Nobel ve Diğer Bilim Ödüllerinin Hikâyesi

Mustafa Sarıkaya*

Aziz Sancar; biyokimya, moleküler biyoloji, DNA onarımı ve kanser araştırmaları dallarında araştırmalar yapan Nobel ödüllü bilim adamıdır. Kuzey Carolina Üniversitesi’nde Biyokimya ve Biyofizik profesörüdür. UNC Lineberger Kapsamlı Kanser Merkezi üyesidir.[1] Mardin’in Savur ilçesinde doğup İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne, nihayetinde Stockholm’de Nobel ödülüne uzanan yaşam öyküsünde; Nobel almasını sağlayan bilimsel çalışmaları, fahri doktora aldığı Bilkent Üniversitesi’nin tanıtım sayfasında şu bilgilerle aktarılmaktadır: “1953’te DNA molekülünün keşfinden sonra, bilimsel topluluk DNA’nın çevresel zorluklara karşı son derece dirençli olduğu şeklinde bir yanılgı vardı. Ancak esasında UV ışığı, iyonlaştırıcı radyasyon ve yaşam tarzı faktörlerinin etkileri gibi sürekli yapılan hakaretler nedeniyle DNA hasarı biriktirir ve şaşırtıcı bir şekilde bozulmadan kalır. Nobel’e konu olan çalışmada Aziz Sancar ve arkadaşları, hücrenin bu bağlamda DNA’sını nasıl onardığını ve genetik bilgiyi moleküler düzeyde nasıl koruduğunu haritalayıp açıklamışlardır.”[2] Sancar, yaptığı çalışmalar neticesinde birçok ödülün ardından 2015’te Nobel Kimya Ödülü almıştır.[3]

Çocukluğu

Nobelprize.org sitesinde şahsı adına hazırlanan sayfada yer alan otobiyografiye göre, 8 Eylül 1946’da Türkiye’nin Mardin ilinde Savur adında küçük bir kasabada, Abdulgani ve Meryem Sancar çiftinin sekiz çocuğunun yedincisi olarak doğmuştur. Babası çiftçilikle uğraşan Sancar’ın ailesinin maddi durumu iyi değildi. Sancar, çocukluk yıllarıyla ilgili, “Ayakkabı bizim için lükstü ve yedinci sınıfa kadar onları sadece okula gittiğimizde giyerdik. Çocukluğa dair en hoş anılarım, ilkbaharda bahçemizde badem ve erik ağaçlarının çiçeklenmesidir. O yıllarda İslam’ı öğrenmeye başladım ve badem ağaçları tamamen çiçek açtığında Cennetin bahçemize benzemesi gerektiğine ikna oldum.” ifadelerini kullanmaktadır.[4] Sancar’ın ailesi okuma yazma bilmemesine rağmen, çocuklarının eğitimine önem vermiştir.[5]

Kariyerinde Önemli Bir Köşe Taşı: Kimya Öğretmeni

Aziz Sancar, Savur’daki ilköğretim ve Mardin’deki ortaöğretim hayatı boyunca genellikle sınıftaki en çalışkan öğrenci olmuştur. Matematik, Türkçe, Fransızca ve Kimya derslerini sevdiğini belirten Sancar, “10. sınıfta mükemmel bir Kimya öğretmenim vardı, kimyager olmam için bana ilham verdi.” diyerek kariyerindeki önemli dönüm noktalarından birisi olarak Kimya öğretmenini işaret etmektedir. Bu dönemde futbol oynamayı seven Sancar; “10. sınıftan sonra futbol oynamaktan vazgeçmeme rağmen, oyuna olan aşkım devam eder. Türk ve Amerikan milli takımları ile Galatasaray’ın ateşli taraftarıyım.” ifadelerini kullanmaktadır.[6] Öğrenim hayatı boyunca elde ettiği yüksek notlarla İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni giren Sancar, 1969’da mezun olduktan sonra memleketinin yakınlarında bir yıldan fazla süre sağlık hizmeti vermiştir. [7]

Bunalımlı Yıllar, Artan Azim, Eğitim Uğruna Sosyal Hayattan Feragat

1963’te girdiği İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’den 1969’da birincilikle mezun olan[8] Sancar, İstanbul gibi kozmopolit bir şehre gelmenin hem avantajları hem de dezavantajları olduğunu aktarmaktadır: “Ermeni, Yahudi, Yunan, Kürt vb. farklı etnik kökenlere sahip olan Türklerle ve tüm Balkan ülkelerinden Türk mültecilerin torunları ile arkadaş” olabilmiştir. Öte yandan Türkiye’nin en iyi tıp fakültesine gitmenin temel dezavantajının başarısızlık korkusu olduğunu belirtmektedir. Bu şartlar altında üniversite boyunca psikolojik durumunu şu sözlerle özetlemektedir: “Sınıf arkadaşlarıma, güneydoğudaki ‘geri kalmış bir bölgeden gelen’ bir öğrencinin başarılı olabileceğini ve hatta daha kozmopolit bölgelerden öğrencileri aşabileceğini göstermeye kararlıydım.”[9]

Aziz Sancar, İstanbul gibi kozmopolit bir şehirde sınıf arkadaşlarına Güneydoğulu bir öğrencinin kendilerine yetişip geçebileceğini göstermek istediğini, hiçbir zaman sinemaya, konsere ya da tiyatroya gitmediğini, ders dışı tek meşgalesinin ülkede güç kazanan Komünist harekete karşı çıkan Türk Milliyetçi Hareketi’ne katılması olduğunu, ancak burada da fiziki şiddet olaylarına hiç karışmadığını belirtir. Sancar, bilimsel kariyeri adına sosyal eğlence hayatını kısıtlamıştır.[10]

Üniversitede Son Yılları: Biyokimyagerlik

Sancar, Tıp fakültesinin ikinci yılında DNA çift sarmalı hakkında bilgi edinmiştir. Mezun olduğunda kendi ifadesi ile adeta büyülenmiş ve biyokimyacı olmaya karar vermiştir. Hedefi araştırma eğitimine bir an önce başlamak olmuştur, bu yüzden tıp fakültesinin son yılında, mezun olduktan sonra bölüme katılma olasılığı hakkında Biyokimya Bölümü Başkanı Mutahhar Yenson ile fikir alışverişi yapmıştır. Yenson, tıp diploması alan herkesin temel bilim araştırmalarında uzmanlaşmadan önce en az iki yıl ilaç uygulaması gerektiği görüşünü dile getirmiştir. Sancar, mezun olduktan sonra, Haziran 1969’da Savur’a dönmüştür, Savur’a döndükten sonraki ilk altı ay boyunca, aile evindeki bir odayı ücretsiz bir kliniğe çevirmiştir. O yılın sonbaharında Türkiye Sağlık Bakanı Savur’dan geçerken, kliniği öğrenmiş ve Sağlık Bakanlığı için çalışmasını teklif etmiştir. Sonunda, Sürgücü adındaki yakın bir köye Baş Tıbbi Memur olarak atanmış, kendisine bir araç ve şoför verilmiştir. Ertesi yıl, Sürgücü merkezli olarak yakın ve uzak köylerde insanlara doğrudan hizmet vermiştir. Bu süreci kendi ifadeleri ile şöyle anlatmaktadır: “Birçok hastamın gördüğü ilk doktordum. Sağlık Bakanlığı tarafından hastalarım için ilaç ve aileleri karşılayamayan küçük çocuklar için oyuncak almak için maaşın çoğunu harcadım. Basit tıbbi uygulamalar sayesinde birçok çocuğun hayatını kurtardığımı düşünüyorum.” [11]

Yüksek Vazife Bilinci ve Yardımseverlik

Sancar, otobiyografisinde tıbbi uygulamanın en zorlayıcı yönlerinden birinin kadın hastalarından bazılarının tek dil olarak Kürtçe biliyor olmasını dile getirmektedir. Ailelerin kız çocukları okula göndermemesinden ötürü Türkçe öğrenemediklerini ifade ederek eklemektedir: “Yerel tercümanlar genellikle erkekti ve kadınlar köylerindeki bir erkeğe sağlık sorunlarını açıklamaktan rahatsız oluyorlardı. Ben Kürtçe öğrenerek sorunu aşmaya çalıştım ama akıcı değildim. Yine de, kadınların, benim çabalarımı takdir ettiğini düşünüyorum; bazıları reçete ile verdiğim ilaçları kullandıktan sonra tılsım olarak sakladılar. Geriye dönüp baktığımda, tıp hayatımdaki en mutlu zaman olarak uygulamalı hizmetle geçen bu 18 ayı hatırlıyorum.”[12]

Yüksek Öğrenim Çalışmalarında Yalnızlığı

Sancar, 1971’de burs kazanmış, Johns Hopkins Üniversitesi Biyokimya Bölümü’nde lisansüstü eğitime kabul edilmiştir. Tıp fakültesinin son yılında İngilizce dersleri almış olmasına rağmen; yüksek lisansta hocalarla ve öğrencilerle sağlıklı iletişim kuramamış, buna ek olarak, önceki başarılı eğitim hayatı ve yurtsever yetiştirilme biçimi nedeniyle sahip olduğu milli özgüveni, kendi ifadesiyle “kibir noktasına” vardığı için insanlar bu dönemde kendisinden uzak duruyordu. [13]

Laboratuvar Çalışmaları: Azim, Çalışkanlık, Bilgiye Dayalı Yaratıcı Düşünce

Bir laboratuvar çalışmasıyla ilgili “bir sezgisel deney şeması tasarladım ve 6 ay boyunca günde 1-2 kez tekrarlayan deneylerdeki başarısızlıklarım döneminde, bana laboratuvar araştırması için yetenek sahibi olmadığımı ve bırakmam gerektiğini söyleyen bir kişi dahi olmuştu. Ve bu deneyin nihai başarısı bir bilim adamı olarak evrimimde çok önemli bir rol oynadı çünkü bir yöntem oluşturmak için farklı alanlardan bilgi toplamamı gerektirdi ve ben de yöntem işe yarayana kadar ısrar ettim. Başarılı bir bilim insanı için gerekli üç özellik olduğuna inanıyorum: bilgiye dayalı yaratıcılık, sıkı çalışma ve başarısızlık karşısında azim. ifadelerini kullanmaktadır. [14]

Sancar, 1974’te danışmanı Claud Rupert’in yanına katılmıştır ve kodlayıcı geni klonlayarak enzim miktarını arttırmaya çalışmıştır. Geni 1975’te klonlamış ve bu çalışma ile Yale Üniversitesi’ne devam etmiştir. Burada proteinleri tanımlamak için maksimum hücre yöntemini icat etmiş ve DNA enzim sisteminin mekanizmasını anlamıştır. Bakterilerde bu tür DNA onarımından sorumlu genleri klonlayarak ve bu genler tarafından kodlanan proteinleri saflaştırmıştır. [15]

Alanında Uzman İsimlerle Çalışması

1977 baharında Dr. Rupert’in teşvikiyle üç önde gelen DNA onarım laboratuvarına başvurmuştur. Çalışmalarına dair yeterince makale yayınlamamış olduğu için hiçbirinden olumlu dönüş alamamıştır. Zira Sancar’a göre bu dönemde, gen klonlaması nispeten yeni bir konudur ve bu alandaki kullanımı o dönemde henüz tam anlaşılmamıştır. Bu yıllarda bir öğrenciden Yale Üniversitesi’nden Dr. W. Dean Rupp’un, nükleotid eksizyon onarımından sorumlu uvrA, uvrB ve uvrC genlerini klonlamayı planladığı haberini almıştır. Bu yıllarda Yale Üniversitesi dünyanın en iyi üç DNA araştırma merkezinden ve heyecan verici bir araştırma ortamından biriydi. Dean Rupp’a ek olarak, onarım ve rekombinasyon alanındaki diğer öncüler Paul Howard-Flanders, Charles M. Radding ve Franklin Hutchinson da buradaydı.[16]

Maxicells ve En Çok Alıntı Yapılan Makalesi

Dallas’ta, klonlanmış genlerin kodladığı proteinleri tanımlamak için Maxicells adını verdiği bir yöntem üzerinde çalışmaya başlamıştı. Yale’den Dr.Rupp, nihai başarısı için çok önemli olan yöntemi geliştirmek için önerilerde bulundu. Ayrıntıları incelemek neredeyse bir yıl sürdü, ancak sonunda yöntem işe yaradı. Maxicells’i tarif eden makale 1979’da yayınlandı ve herhangi bir plazmid kodlu proteinin tanımlanmasına uygulanabilir olduğu için kısa sürede popüler oldu. Yöntem 1980’lerde yaygın olarak kullanıldı ve Sancar’ın en çok alıntı yapılan araştırma makalesiydi.[17]

Laboratuvarda Tanıştığı Gelecekteki Eşi Gwen Boles

Dr. Rupp’un laboratuvarındayken, özel hayatı adına da heyecan verici olaylar oluyordu. Teksas’ta UTD’de aynı bölümde yüksek lisans öğrencisi olan Gwen Boles’in yakın arkadaşı olmuştu. Gwen, Sancar’dan üç ay önce mezun oldu ve talaseminin moleküler temeli üzerinde çalışan New York’ta doktora sonrası bir kadroda görev aldı. Yale’ye taşındığında hafta sonları görüşmeye devam ettiler ve 1978’de evlendiler. Ayrı yaşamak ideal olmasa da, Gwen’in New York’ta geçirdiği süre sonunda bir çok bilimsel makale yayınlanması mümkün oldu.[18]

50 Üniversiteden Red Cevabı

1981’de çalışmalarını göstererek fakülte kadrolarına başvurmaya başladı. Yaklaşık 50 üniversiteye başvurdu ve bazı başvurularına cevap dahi alamadı, cevap verenlerin hepsi tarafından reddedildi. Bir süre sonra Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya Bölüm Başkanı Mary Ellen Jones’dan bir telefon aldığında arayışı sonlandı. Dr. Jones, departmanı modernize etmek için moleküler biyologları işe almakla ilgileniyordu.[19]

En Başarılı Makalesi; Yunus Emre Destanı

Sancar, Kuzey Karolina Üniversitesi’nde fotoliyazı saflaştırdı ve eşi Gwen Sancar ve diğerleri ile işbirliği içinde – enzimin ultraviyole ışığa bağlı DNA hasarını onarmak için mavi ışıkla çalışan bir makine olarak çalıştığını gösterdi. [20] Sancar, bu çalışmaya dair, “Çalışmayı sonlandıran makalenin hem bilimsel hem de stilistik olarak en estetik açıdan hoş olduğunu düşünüyorum. Bir hipotez yaptık, test etmek için gerekli reaktifleri aldık ve hipotezi doğru bulduk. Bu süreçte 30 yıllık bir gizemi çözdük (mutasyon sıklığı düşüşü). Makale iyi yazılmıştır, sorunu kısaca ifade etmekte ve deney sonuçlarını kısaca anlatmaya devam etmektedir. Veriler açık ve nettir ve model zaman testinden geçmiştir. Araştırmamı araştıran Türk meslektaşlarıma; bu benim Yunus Emre Destanımdır, çünkü 14. yüzyılda yaşayan mistik bir şair Yunus Emre’nin elde ettiği mükemmelliği arzuluyor.” demektedir.[21]

Eşiyle Bilimsel Çalışmalardaki Ortaklığı

Aziz Sancar, 1987’de ilgisini 20 yılı aşkın süredir iyi anlaşılmamış olan insan nükleotid eksizyon tamiri mekanizmasına çevirdi. Reaksiyon mekanizmasını anlamak için biyokimyasal bir yaklaşım izlemeye karar verdi. Bu keşif araştırma kariyerinin en önemli olaylarından biriydi. Keşfini, “27-mer’i ilk gördüğümde Gwen’e “insanlar hakkında sadece Tanrı ve benim için bilinen önemli bir biyolojik gerçek var” dedim. Çift keşif reaksiyonu için gerekli olan tüm proteinleri izole ederek ve saflaştırarak ve reaksiyonu in vitro olarak tamamen saflaştırılmış bileşenlerden yeniden oluşturarak bu keşfi takip ettik.” sözleri ile açıklamaktadır. [22]

En Tatmin Edici Makalesi; “Piri Reis Haritam”

Kuzey Karolina Üniversitesi’nde Sancar, bakteriyel ışığa bağımlı fotoliyaz ve nükleotit eksizyon onarımı konusundaki çalışmalarını sürdürmüştür. Her iki sistemin mekanizmalarını bakterilerde en ince ayrıntısına kadar çalıştığını ifade etmektedir. 1988’de insanlarda nükleotit eksizyon tamiri üzerinde çalışmaya başlamış ve 1992’de insan nükleotid eksizyon onarımının bakteri sisteminden çok farklı olduğunu keşfetmiştir. Bu keşfe göre insan hücrelerinde çift sarmalın bir şeridinin bir ölçüde kesilmesiyle hasar giderilmekte idi. Sonraki yıllarda insan eksizyon onarım sistemi ile protein arasındaki ilişkileri gösterip, proteinlerin onarım sırasında nasıl bir araya geldiğini detaylandırdı.[23] Bu süreci, “İnsanlarda ikili insizyonların keşfinden sonra, insan hücrelerinde eksize oligomerin kaderini bilmek istedik, ancak 30-mer’i UV ışınlı insan hücrelerinden izole edemedik. İnsan eksizyon onarımını in vitro olarak 20 yıl geçirdikten sonra, nihayet in vivo üretilen 30-mer konusu halloldu. Bu, tüm insan genomundaki onarım bölgelerini tek nükleotid çözünürlükte haritalamamıza izin verdi. Bu onarım haritası, coğrafi anlamda, yüksek, ortalama ve düşük onarım alanlarına karşılık gelen dağlara, vadilere ve kanyonlara yapılan onarımları gösterir. Bu yöntem muhtemelen onarım verimliliğini etkileyen ve kemoterapiyi geliştirmek için uygulamalara sahip olabilecek birincil onarım proteinleri dışındaki faktörleri anlamamıza yardımcı olacaktır. Şahsen, bu son on yılda laboratuvarımdaki en tatmin edici başarıdır ve ben meslektaşlarıma bu çalışmam için -Piri Reis Haritam- diyorum.” ifadeleriyle aktarmaktadır.[24]

Bir Uçak Dergisinde “Sirkadiyen Saat” Makalesi

1996 yılının Mayıs ayında, Türkiye ziyaretinden geri dönerken, bir uçuş dergisinde Dr. William Schwartz tarafından sirkadiyen saat hakkında bir makale okumuştu: Kör farelerde ve bilinçli ışık algısı olmayan insanlarda sirkadiyen saatin hala ışığa tepki vermesi durumu ilgisini çekti. Sirkadiyen görsel sistem; anatomik ve fizyolojik olarak görüntü oluşturan görsel sistemden farklı idi. Sancar şu cümlelerle süreci aktarmaktadır: “Bu makaleyi okuduktan sonra belki de bulduğumuz insan fotoliyaz paraloglarının aslında mavi ışığı algılayan saat proteinleri olabileceğini düşündüm. Bunu laboratuvarımda tartıştım ve bu proteinlere, fotoliyaza dizi benzerliği olan bitki mavi ışık fotoreseptörlerine benzer şekilde kriptokrom 1 ve 2 (CRY1 ve CRY2) adını vermeyi önerdim. Bu çalışmayı açıklayan makalenin dikkatten kaçtığı görülüyordu.”[25] Kriptokromlar mavi ışığa duyarlı bir flavoprotein sınıfı olup bitkilerde ve hayvanlarda bulunur. Kriptokromlar, bitkilerin ve hayvanların sirkadiyen ritmlerinde ve manyetik alanların algılanmasında rol oynar. Ayrıca hayvan beyinlerindeki merkezi sirkadiyen osilatörün ayrılmaz parçaları ve bitkilerdeki mavi veya ultraviyole ışığına yanıt olarak fotomorfogenezi kontrol eden reseptörler olarak işlev görürler. [26]

Sirkadiyen Saat Üzerine Çalışmalar ve 2000’lerden Sonra

Sancar, düşüncesini kanıtlamak için CRY genlerindeki mutasyonların saati değiştirdiğini göstermek zorunda idi. Bir CRY2 ürettikten sonra Joseph Takahashi’nin laboratuvarında test edildiğinde, mutasyonun saatin ışığa duyarlılığını etkilemesine rağmen, tam karanlıkta bile saatin bir etkisinin olduğunu görüldü. CRY mutantları ve bitki biyologları tarafından yapılan deneyler, CRY’nin ayrıca Arabidopsis sirkadiyen saatinde rol oynadığını gösterdi. CRY2 genetiği değiştirilmiş fare çalışması ile Drosophila ve Arabidopsis çalışması birbiri ardına bir hafta içinde yayınlandı.[27]

Sancar araştırmalarında 2000’li yılları şöyle anlatmaktadır: “1999’un ilerleyen zamanlarında, grubumuz fare mutantlarını her iki CRY’de de kusurlu hale getirdi ve artık çalışan bir sirkadiyen saati olmadığını keşfetti. Alanda hızlı bir ilerleme kaydedildi ve 2000 yılına kadar CRY’nin, transkripsiyonel ve translasyonel geri besleme döngülerinin ürettiği saat devresinde birincil transkripsiyon baskılayıcı rolünü oynadığı saat için makul derecede ayrıntılı bir model vardı. Kriptokromun bir sirkadiyen protein olarak keşfi, Sancar’a DNA onarımından tamamen farklı bir araştırma alanına katkıda bulunma ve böylece yeni bir meslektaş grubuyla ve yeni bir yolla etkileşimde bulunmam için bana derin bir minnet ve kişisel memnuniyet duygusu verdi.”[28]

Aynı otobiyografisinde “Son 15 yıldır, CRY’nin memelilerde sirkadiyen saate katılma mekanizması ve Drosophila’daki fotoreseptör fonksiyonu üzerinde çalışıyoruz ve her iki organizma için mevcut saat modellerine katkıda bulunuyoruz. Çalışmamız ayrıca sirkadiyen saatin farelerde eksizyon onarımını düzenlediğini ve UV ışığının karsinogenezinin bir sirkadiyen desen sergilediğini keşfetmemizi sağladı. Şu anda insanlarda onarımın sirkadiyen etkisini ve bu bilginin kemoterapi rejimlerine potansiyel uygulamalarını inceliyoruz.” ifadesini kullanmaktadır.[29]

Sancar, insanların biyolojik saatini kontrol eden dört genden birini keşfetmiştir. İnsanların fotoliyaz olup olmadığını araştırırken, insanların benzer bir proteini kodlayan benzer bir gene sahip olduklarını, ancak insan proteininin hiçbir onarım aktivitesine sahip olmadığını bulmuş ve Kriptokrom adını vermiştir. Günlük ritmi ayarlayan moleküler saatin hayati bir bileşeni olduğunu göstermiştir. Dört sirkadiyen saat proteininin 24 saatlik döngü boyunca nasıl etkileşime girdiğini ve bunun kanser gibi çeşitli hastalıkların tedavi paradigmaları için önemini keşfetmiştir.[30]

Aldığı Ödüller

2009 yılında Aziz ve Gwen Sancar Vakfı‘nı kuran Aziz Sancar, başarıları adına birçok ödül almıştır. Bu ödüller şöyle özetlenebilir: 1984, Cumhurbaşkanlığı Genç Araştırmacı Ödülü, National Science Foundation. 1990, Amerikan Fotobiyoloji Araştırma Derneği Ödülü. 1995, Yardımcı Doçent, Üçüncü Dünya Bilimler Akademisi. 1995, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu, Temel Bilim Ödülü. 2004, Amerikan Bilim ve Sanat Akademisi Üyesi. 2005, ABD Ulusal Bilimler Akademisi Üyesi. 2006, Türkiye Bilimler Akademisi Üyesi. 2007, Türkiye Koç Vakfı Vehbi Koç Ödülü. 2009, Texas Üniversitesi Dallas Seçkin Mezunlar Ödülü. 2015, The Vallee Award in Biomedical Science, Amerikan Biyokimya ve Moleküler Biyoloji Derneği. 2015, Nobel Kimya Ödülü. 2016: TWESCO Uluslararası Türk Akademisi – BM’de Altın Madalya. 2016: Kuzey Carolina Ödülü – Eyalet tarafından verilen en yüksek sivil nişan. [31] [32] Farklı kaynaklarda yer alan bilgilere göre aldığı çok sayıda farklı ödül de almıştır.

Sonuç Niyetine

Sancar akademik başarılarına dair şu değerlendirmede bulunmaktadır: “İçimde güçlü bir meslek ahlakı vardı ve öğrenmenin değerine olan inancı aşılayan aileye sahip olma şansım oldu. Savur’daki ilkokuldan Mardin’deki lise ve İstanbul’daki tıp fakültesine kadar eğitimim boyunca mükemmel öğretmenler, Teksas ve New Haven’daki yüksek lisans ve doktora sonrası çalışmalarda mükemmel danışmanlara sahip olduğum için şanslıydım. Sevgileri için aileme teşekkür ediyorum. Sevgisi ve desteği için eşim Gwen’e minnettarım. Akıl hocalarımdan birinin sözleriyle, eşim Gwen olmadan hayatta kalabileceğimi sanmıyorum.” [33]

Hayat hikâyesinden, biyografisinden ve Nobel sitesindeki otobiyografisinden hareketle Aziz Sancar’ın başarılı kariyerinin ilk önemli dönüm noktası, okuma yazma bilmeyen ailesinin kendisinin eğitimine önem vermiş olmasıdır. Eğitim hayatında özellikle 10. sınıftaki Kimya öğretmeninden etkilenmiştir. Futbola eğilimi olmasına ve amatör takımlarda futbol oynamış olmasına rağmen, tercihini eğitim hayatından yana kullanmıştır. İlk ve ortaokulda okulun en başarılı öğrencisi olan Sancar, daha sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girmiştir. İstanbul’a giderken memleketinin geri kalmışlığından ötürü bir çekince duygusu taşıdığını aktarmaktadır. İstanbul’un kozmopolit yapısından ötürü Türk öğrencilerin yanı sıra farklı kültürlerden ve etnik kökenden öğrencilerle ve Balkanlardan gelen Türk ailelerin çocukları olan öğrencilerle arkadaşlık ilişkileri kurmuştur. Sınıfında en başarılı öğrenci olabilmek için sosyal hayattan kendisini soyutlamıştır, bu dönemde yalnızca bazı siyasi faaliyetlerde bulunmuştur.

Tıp fakültesinde ikinci sınıfta DNA çift sarmalı hakkında bilgi edinmiş ve mezun olduğunda biyokimyacı olmaya karar vermiştir. Mezun olduktan sonra memleketinde uygulamalı ilaç tedavi hizmeti verirken, Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı’nın tesadüfen ilçeden geçerken Sancar’dan haberdar olup kendisiyle görüşmesi, Sancar için önemli bir dönüm noktası olmuş ve bakanlık bünyesinde yerel sağlık hizmeti vermeye başlamıştır. Bu bölgedeki sosyolojik zorluklara rağmen kendisine araç ve şoför tahsis edilmiş, Sancar da yüksek bir sorumluluk bilinciyle hizmet vermiştir.

Eğitim hayatındaki başarısının ve yurtsever eğiliminin doğurduğu özgüvenin, yurt dışında doktora yapmaya gittiğinde İngilizce problemleri ile bir araya gelmesi, çevresindeki insanların ilk zamanlarda kendisinden kaçınmasına sebep olmuştur. Buna rağmen ilmi çalışmalarına azimle ve istikrarlı bir şekilde devam etmiş olan Sancar, laboratuvar çalışmaları sırasındaki 6 aylık bir süreçte sonuca ulaşamama durumundan ötürü kendisine yönelik laboratuvar alanında başarısız olduğu ithamını kabul etmemiş ve çalışmalarına devam etmiştir. Birkaç yıl içerisinde araştırmalarında sonuç elde etmiştir, bu aşamadan sonra laboratuvarlarda alanında uzman isimlerle çalışmaya başlamıştır. En çok atıf alan makalesi bu ilk dönemdeki çalışması olmuştur. Bu zaman diliminde ileride eşi olacak kişiyle de laboratuvar ortamında tanışmıştır. Eşiyle, bilimsel çalışmalarda işbirliği yapma imkanı, Sancar için önemli motivasyon kaynaklarından birisi olmuştur.

Öğrenimi sonrası yaklaşık 50 üniversitedeki kadrolara başvurmuş ve hepsi tarafından reddedilmiştir. İlerleyen günlerde üniversitenin bölümünü modernize etmek için moleküler biyologları işe almakla ilgilenen Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya Bölüm Başkanı Mary Ellen Jones’dan telefon aldığında arayış süreci son bulmuştur.

Sancar, bilimsel kariyerinde milli değerlere olan bağlılığının tezahürü olarak en iyi ve açıklayıcı bulduğu makalesine, “Yunus Emre Destanı” ve insan genomunun haritası çalışmasına “Piri Reis Map” gibi isimler vermiştir.

Sancar’ın bilimsel çalışmalarını aile ortamına da taşıdığı ve hayatın her alanında bilimsel çalışmaları ile hemhal olarak yaşadığı görülmektedir. Öyle ki, bir uçuş sırasında dergide tesadüfen görüp okuduğu bir makale ona farklı bir perspektif sunmuş ve farklı / ilgisiz alanlarda da araştırmalar yapmaya başlamış, bu çalışmalardan ödüller almıştır. Sancar’ın aldığı çok sayıdaki bilim ödülünün farklı yıllarda dağılım gösterdiği, istikrarlı bir bilimsel kariyerinin olduğu ve Nobel ödülünün de akademik kariyerin zirvesinde alınmış olduğu görülmektedir.

*SDÜ SBKY YL Öğrencisi

Kaynakça

[1] “Aziz Sancar | Aziz & Gwen Sancar Foundation”, erişim 10 Mayıs 2020, http://sancar.org/aziz-sancar/.

[2] “EN / Bilkent University – Aziz Sancar Wins Nobel Prize”, erişim 10 Mayıs 2020, https://w3.bilkent.edu.tr/bilkent/aziz-sancar-wins-nobel-prize-for-chemistry/.

[3] “Nobel Kimya Ödülü’nü Türk asıllı Aziz Sancar kazandı (Aziz Sancar kimdir)”, erişim 10 Mayıs 2020, https://www.hurriyet.com.tr/dunya/nobel-kimya-odulunu-turk-asilli-aziz-sancar-kazandi-aziz-sancar-kimdir-30255503.

[4] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”, NobelPrize.org, erişim 10 Mayıs 2020, https://www.nobelprize.org/prizes/chemistry/2015/sancar/biographical/.

[5] “Aziz Sancar | Aziz & Gwen Sancar Foundation”.

[6] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[7] “Aziz Sancar | Aziz & Gwen Sancar Foundation”.

[8] “haziran07.pdf”, erişim 10 Mayıs 2020, https://www.koc.com.tr/tr-tr/koc-gundem/bizden-haberler-dergisi/NewsMagazineDocuments/2007/haziran07.pdf.

[9] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[10] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[11] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[12] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[13] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[14] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[15] “Aziz Sancar | Aziz & Gwen Sancar Foundation”.

[16] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[17] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[18] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[19] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[20] “Aziz Sancar | Aziz & Gwen Sancar Foundation”.

[21] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[22] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[23] “Aziz Sancar | Aziz & Gwen Sancar Foundation”.

[24] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[25] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[26] “The cryptochromes | Genome Biology | Full Text”, erişim 10 Mayıs 2020, https://genomebiology.biomedcentral.com/articles/10.1186/gb-2005-6-5-220.

[27] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[28] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[29] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

[30] “Aziz Sancar | Aziz & Gwen Sancar Foundation”.

[31] “Aziz Sancar | Aziz & Gwen Sancar Foundation”.

[32] “Aziz Sancar, M.D., Ph.D.”, Biochemistry and Biophysics, erişim 10 Mayıs 2020, https://www.med.unc.edu/biochem/directory/asancar/.

[33] “The Nobel Prize in Chemistry 2015”.

3 Yorum

  1. Aziz Sancar’ın yaptığı çalışmalar ve Aziz Sancar’ın buluşları gerçekten değerliymiş. Aziz Sancar’ın hayatı da oldukça azimli bir hikaye gibi görünüyor. Aziz Sancar’ın ailesinin Türk olduğunu kardeşi emekli asker de söylemişti ama Aziz Sancar’ın kızı sanırım Türkçe konusunda zayıf ne yazık ki, galiba İngilizce’ymiş ana dili. Aziz Sancar’ın aldığı ödüller listesine ise her geçen gün yeni ödüller ilave ediliyor.

  2. 2015 Nobel Kimya ödülünü alan Aziz Sancar , DNA onarımı, sirkadiyen saat ve hücre döngüsü kontrol noktaları konusunda uzmanlaşmış bir Türk-Amerikan biyokimyacı ve moleküler biyologdur. Köklerini unutacak biri olmayan Sancar, kendisini Türk kültürünü korumaya ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Türk öğrencilerini ayakta tutmaya adanmış, kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Aziz ve Gwen Sancar Vakfı’nı kurdu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İçerikler:

Başa dön tuşu