Beşeriyet, sociuslardan oluşuyorsa yani birlikte bir sosyal gerçekliğe neden olanlarca görülmüş işlem sosyolojinin konusuysa ve dahası, antrophos değil, homo olan insanın bu isimdeki “la societe c’est le travel” yani toplum emektir, iştir nüvesiyle edindiği anlam ayrıca insanın bir iş üreterek önce doğaya sonra birbirlerine karşı kazandığı özgürlüğe tekabül ediyorsa; o halde bu pandemide eğilmemiz gereken konu, bu virüsün bize karşı kazandığı özgürlük alanı, insanların birbirleri üstündeki negatif özgürlüklerin dengesindeki oynama ve bu denge ölçüsünde söz konusu pandemiden etkileniş düzeyindeki farklılaşmadır.
Toplum kendi başına iş gören değildir de birisi tarafından evirilip döndürülüyordur ve bu döndürülüş gündelik hayatta illaki sürülmesi gereken izler bırakacak ve bu minvalde izlerin doğru yorumlanışı bizi gerçeklere götürecektir. Doğaya karşı hakimiyeti yıllar sürmüş, ona karşı mağlubiyet tatmayalı kendini iyice muzaffer bellemiş insanoğlunun böylesine bir baskıda, yani özgürlüğünden bu derece bir feragatta krize girmesi olağandır. (Yani olağandışı artık olağandır, ki bu “her şey öngörülebilir” modern algısına büyük zarar verecektir.) Bu toplumsal kriz bir toplumsal gerçeklik meydana getirecek ve bunun neticeleri ileriki zamanda gözlerimizin önüne serilecektir. Korona virüs sonrası ABD’de ortaya çıkmış yeni sınıflardan unutulmuşlar [1]; unutulmuşluklarından ziyade aslında vazgeçilmişlerdir ve bu gerçekliğiyle, yapılmış ayrımın aksine hafızanın bir bölümünü bilhassa işgal ederek milyonlarca Amerikan’ın gözleri önünde ötelenip ölüme terk edilmişlerdir.
Dünyanın üç büyük ekonomi-yönetim merkezi, yani üç büyük küresel egemen ABD, AB ve Çin’in yarattığı veya işlediği kapitalist mitosun insanların gözü önünde bir demistifikasyona uğradığını söylemek yanlış olmaz- ki Hollywood filmlerinde dünya dışı bütün tehditlere karşı kurtarıcı rol üstlenen modern dünyanın mesihi ABD, görüldüğü üzere kendi dünyamızın ürettiği bir sorunda bocalamış ve ilahlığını sorgulatmıştır. AB ülkeleri ise birlik mefhumuna ters şekilde birbirlerinin mallarına distopik bir manzarayla el koyacak [2], tabiri caizse otodafeyi artık kendileri için yakacaktır. Ana akım sosyolojinin “toplumsal evrimin hep iyiye doğru gittiği” iddiasının çöküyor oluşu, bir evirilen ve eviren kuvvesi içindeki beşeriyeti şüphesiz ki sarsacak ve var olanı di’li geçmiş zamana dönüştürüp tarihsel gerçeklik yapacaktır. [3]
Alpaslan Yasin Bekar
[1] The Guardian yazarı Prof. Robert Reich pandeminin yeni bir sınıf bölünmesine sebep olduğunu yazdı. Ona göre bu krizin ardından toplum dörde bölündü: uzaktan kumandalar, temel grup, maaşsız çalıştırılanlar ve unutulmuşlar. Uzaktan kumandalar hariç diğer üç sınıf temel ihtiyaçlara ulaşmakta zorluk çekiyor.
[2] Sözcü’nün 7 Nisan 2020’deki haberine göre “Çin’den 2 milyardan fazla maske sipariş eden Fransa’nın, İsveçli bir şirkete ait olan ve Fransa üzerinden transit olarak İtalya ve İspanya’ya gönderilen 4 milyon maskeye el koyduğu öğrenildi. Öte yandan İtalya’ya giden koruma kıyafetlerine Çekya el koyarken, Almanya da sipariş verdiği maskelerin Çin Havaalanı’nda bir anda kaybolduğunu açıkladı.”
[3] “Di’li geçmiş zamana dönüştürmek” tanımını Kadir Cangızbay, “Sosyolojiler Değil Sosyoloji” kitabında kullanıyor. Ben de bu deneme için esinlenmeyi uygun gördüm.
Çok önemli noktalara değinilmiş kısa ve öz bir yazı olmuş. Kaleminize ve elinize sağlık.
Çok orijinal bir bakış açısı