Erol Güngör ve Batılılaşma

Erol Güngör’de “Batılılaşma” üzerine bazı alıntılar:

“Batı medeniyetinin pozitivist tavrı, onu yanlış anlayan münevverlerin geleneksel kültüre cephe almasına ve halktan kopmasına, mecburî kültür değişimleri de değiştirme teşebbüslerinin ters neticeler vermesine yol açmıştır.”

“Milliyetçilerin dikkat edecekleri ikinci önemli nokta da, tarihi yanlış yorumlamamaktır. İnkılâpçılar Osmanlı-Türk kültürünü millî karakterden uzaklaşmakla Arap ve Fars kültürüne tabi olmakla suçluyorlar. Osmanlı medeniyeti karşısında ondan daha üstün bir Arap ve Acem medeniyetinde veya kültüründen bahsetmek pek gülünç olur. O devirde biz mensup olduğumuz medeniyet dairesinin merkezi ve yıldızı idik.”

“Türkçülerle inkılâpçıların temelde ayrıldıkları nokta Türk milletinin batı medeniyetine intibakı için seçilecek yoldu. Türkçüler medeniyet değişmesi esnasında millî hüviyetin kaybedilmemesi için çalıştılar, inkılâpçılar veya Avrupacılar ise onların millî kültür dedikleri şeye zaten esastan cephe almışlardı.”

“Fakir olduğumuz için kalkınamıyoruz, kalkınamadığımız için fakir kalıyoruz.”

“Avrupa Ortak Pazarı’nın kuyruğu mu, yoksa Ortadoğu’nun başı mı olacağız? Bize düşman olan ve düşman kalacak bir medeniyetin çöpçülük hizmetini mi, yoksa kendi medeniyetimizin öncülüğünü mü yapacağız? Türk münevveri bu konuda derhal bir karar vermelidir.”

“Bir milletin yaşama gücü onun kültüründe çok sağlam dayanakların bulunmasıyla mümkündür.”

“Kültür sahasında eski ve yeni tabirlerinin objektif manâsı yoktur; bu tabirler sadece iki şey arasındaki zaman farkını gösterir. Kültür kıymetleri kendi başına gaye olan şeyler oldukları için bunlar hakkında vakıa hükmü değil, kıymet hükmü verilebilir. Nitekim kültüre ait eserlerin tarih içindeki gelişmesinde tek istikametli ve ileriye doğru bir gidiş görülmez. Âşık İzzet’in Karacaoğlan’dan ve Atilla ilhan’ın Nedim’den daha iyi şair olduklarını söyleyemeyiz, halbuki bunlar arasında geçen zamanda teknolojik veya medenî gelişmeler daima eskisinden daha mükemmel olmuştur. Bugünkü Yunanistan’ın medenî seviyesi Eski Yunan’dan iki bin yıl daha ileridedir ama bugünkü Yunanistan’da Fidyas ayarında bir heykeltıraş veya Eflâtun çapında bir filozof yoktur.”

“Türk kültürü bizim nesillerimiz için bir müzelik eşya haline gelmiştir. Bugün bir Türk’ün kafasında Üçüncü Ahmet Çeşmesi’nin Paris’teki Zafer Takı’ndan daha fazla manası yoktur. Bir Amerikalı turist gibi biz de bu çeşmenin karşısında “çok güzel” demekten başka bir şey söyleyemiyoruz ve bu “güzel” sıfatının dayanağı olabilecek bütün değerlendirmelerden mahrum bulunuyoruz.”

“İnsanları bir arada tutan şey bazı manevî normlara, yani ahlak standartlarına ortak olarak inanmalarıdır. Bu manevi inançlar olmadan cemiyet hayatı olmaz. Hâlbuki ahlak normları elle tutulup gözle görülmeyen, sadece inanılan şeylerdir. Mesela tabiatta eşitlik yoktur, eşitlik insanlara ait bir idealdir, bir sosyal ahlak ölçüsüdür. İşte bu ahlak ölçülerinin, kaidelerinin en büyük kaynağı dindir. Cemiyette böyle bir nizam olmasaydı o zaman devrimcilerin en yüksek kanun dedikleri “doğa kanunu” hüküm sürerdi, yani kuvvetli olan zayıf ezip giderdi.”

“Aradan uzun yıllar geçip de “yenilik” hevesi eski ateşini kaybetmeye başladığı zaman kültür açlığı iyiden iyiye hissedilir. İşte kültür unsurları uzun yılların maksatlı tahribat veya sırf ihmali yüzünden hakikaten “eski” olmuşlar ve milletin yeni hayatiyle ilgilerini büyük ölçüde kaybetmişlerdir.”

“Dünyada Türkler kadar eski bir tarihe sahip olan pek az millet gösterilebilir. Bu kadar uzun bir macerası olan bir millet hâlâ yaşadığına ve yakın zamana kadar dünyanın en büyük imparatorluğunu yaşattığına göre, her şeyden önce eşi az görülür bir hayat gücüne sahip demektir.”

Kaynak: Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İçerikler:

Başa dön tuşu