Bir Ömür Nasıl Yaşanır (İlber Ortaylı) Kitap Alıntıları
İlber Ortaylı’nın “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” kitabından 44 alıntı derledik. İyi okumalar.
İlber Ortaylı – “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?” Alıntıları
“Kimsenin sizi bulmasını beklemeyin; nitelikli insanları siz arayın! Ben insanları arar bulurum. İyi hocalardan eğitim almak için bizzat çok uğraşmışımdır.”
“İyi bir yaşam için, sigara içiyorsanız bırakın, içki içiyorsanız çok azaltın. Yağlı yemeklerden tümden vazgeçin. Bir de muhakkak okuyun…”
“Dil öğrenelim, evet ama dilimizi de unutmayalım. Ben Türkçeyle yatıp kalkıyorum. Kendi dilimden şaşmam, ona özen gösteririm.”
“Hikaye, roman okumak insanı dinlendiriyor; çok da hafızasını açıyor. Sakın unutmayın, en önemli şey hafızadır.”
“Farklı insanlar arayıp bulun, dünyanız değişsin.”
“İki yüz sene sonrasına bir şey bırakmak istiyorsan kitap yazacaksın. Gazete yazısı bir kitap kadar kalıcı olmayabilir. Çünkü 50 sene sonra gazetelere ne olacağı bile belli değil.”
“İyi düşünmek için, esasen yalnız kalmak gerekir.”
“Beyninize yeni bir kapı açacak, size bir değer katacak insanla bir araya geldiğinizde bir şey öğrenirsiniz; bir şey düşünürsünüz; yeni bir yere bakmaya başlarsınız. Düşünceniz yeni bir boyut kazanır, yaşamınıza farklı bir bakış açısı eklenir. O boyut bazen yanlış da olabilir, ziyanı yok; bu yanlış, zaman içinde tashih edilir. Dahası, o yanlış bile ortalıkta boş boş gezmekten daha iyidir. Dilinizi, intibaınızı, tecrübe ve görgünüzü geliştiren; dünyaya bakışınızı değiştiren insanlar önemlidir. Onlarla bir araya gelmeye gayret ediniz; sonra oradan başka yere geçersiniz, sabit kalmanız şart değildir.”
“Çocukların yokluğu, zorluğu, mahrumiyeti bilmesi lazım. Bunu ona siz göstereceksiniz. Eğitimin tümünü okul veremez.”
“Merakınız olacak, gidişata bakacaksınız, olaylara müdahil olmaya çalışacaksınız. İçine girmeseniz bile ne olup bittiğini bilmeniz gerekir. Dünyayı takip edeceksiniz ama öyle sadece üç beş gazete kitap okuyarak değil; tutkuyla, hakkını vererek…”
“Bugün, “Efendim biz çok insancılız, beynelmileliz,” diyerek memleketi biraz hakir gören bir akım var. En çok kızdığım insan tipi budur. Memleketten soğuduğun an bırakacaksın. Bir şekilde buradaki çevreyle, insanla, memleketle barışık değilsen ki barışık olmak zorunda da değilsin, lütfen bırak; çünkü yapamazsın. Bir kere bu kendi sağlığına zararlıdır.”
“Hayat, derbederlik ve tembellik için çok uzun; fakat hırsla, yağma ve haydutluk yapmaya değmeyecek kadar kısadır…”
“Senin kim olduğun, nasıl biri olduğun, kendini nasıl yetiştirdiğin çok daha mühimdir. İlgin, bilgin dikkat çekerse, kimse seni dışlamaz; çeşitli gruplara girersin.”
“İnsan en güzel trende düşünür. Bir konu kafanı kurcalıyorsa; yazmak, anlatmak istediğin şeyleri kafanda sıralamak istiyorsan, hatta yeniden kurmak istiyorsan, bir tren yolculuğuna çıkmalısın… İyisi mi, al sen o bileti…”
“Suyu Arayan Adam’ı muhakkak okumalısınız; Birinci Cihan Harbi tarihini Erich Maria Remarque’in Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok isimli romanından çok, bu hatıratı, bu edebi şaheseri okuyarak anlarsınız.”
“Her nefis ölümü tadacaktır.” (Ankebût, 57) ayetini bankalara ve makam koltuklarına yazmalı. Tabutlara ve mezarlıklara değil.”
“Değişmeyi, değiştirmeyi bileceksin. Konforundan vazgeçmeyi göze alacaksın. Kendi dünyanı yerinden kendin oynatacaksın. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır.”
“Saraybosna’da Müslümanlık, Osmanlılık ve medeniyet birleşmiştir. Ezan orada sade insan sesiyle okunur, pek güzeldir. İslam dünyası hakkında ümidinizi yitirirseniz de Bosna’ya gidin.”
“Her şeyden evvel insanların birbirlerini çok sevmesi lazım. Sevginin olmadığı yerde hiçbir şey kurulamıyor.”
“Türkiye’den çıkınca ilk görülmesi gereken yer İran’dır. İran’ı anlayamadan Türkiye’yi anlayamazsınız.”
“Bugünkü aklım olsa hem Doğu’yu hem Batı’yı öğreten bir üniversitede okur, sonra da İtalya ve İran’da uzunca araştırmalar yapardım…”
“Şiirde İran herkesin üstündedir. Avrupa şiiri onu tanıyınca sarsıntı geçirdi.”
“Bir cemiyetin insanını, toptancı kararlar ve toptancı politikalarla eğitime tabi tutamazsınız. Şunu kabul etmek zorundasınız: Eğitim insanların kabiliyetine göre olur ve bu kabiliyet de doğuştan gelir. Siz hiçbir zaman belirli paralar ve belirli statülerle, “Biz elit yetiştireceğiz,” diye bir okul kuramazsınız. Oraya girecek çocukların kim olacağı da, hangi yeteneklere sahip olduklarına göre zaten bellidir.”
“Esas konu başka; bizde asıl dert, aydın etiketlilerin yarım ve çeyrek bilgili olmasıdır.”
“Doğrusu beni cezbedecek, sürükleyecek pek bir şey bulamadım… Pamuk’un Türkçesini de bozuk buluyorum.”
“Edebiyatta ilham bir yere kadardır, orijinalliğe az rastlanır. Birçok yazar birbirinden aşırmıştır ama Rus edebiyatını yücelten orijinalliğidir.”
“Kimi çocuğun tarihe, hukuka kabiliyeti vardır, kiminin marangozluğa.”
“Entelektüel, üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir.”
“En çok eser veren müzisyen Mozart, 35’inde hayata veda etti. Yine Schubert gibi bir deha da o yaşlara doğru yaşamını yitirdi. Daha 30’unu yeni geçmişti. Rus yazarlara gelelim. Puşkin dramatik şekilde düelloda öldüğünde 40 bile değildi, 38’di. Yine düelloda ölen Lermontov 27’sindeydi.”
“Bir millet krizle düşmez veya yükselmez; bir millet ancak insanın eğitim niteliği yüksekse yükselir.”
“Ülkemizde çok katman var; epey eser çıkıyor. Ama gel gör ki bunlara layık müzemiz henüz yok. Nasıl olmaz değil mi? Maalesef yok.”
“Cesur olun. Kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında bir pencere açın.”